Yerel Seçimler (1) | İki soru
...bu iki sorudan en az birine samimi olarak “evet” diyenleriniz
çoğunluktaysa, memleketin geleceğine ilişkin umut besleyebiliriz...
Herkes kendi şehrini yaşar ve herkes kendi şehrinde yaşar.
Diyor ya Kavafis, “Bu şehir peşini bırakmayacak, aynı
sokaklarda dolaşacaksın, aynı mahallede yaşlanacaksın” diye... Herkesin şehri
kendinindir ve ömrünce peşinden gelir. Gözünüzü açtığınız, ilk hayati reaksiyonlarınızı
yaşadığınız yer neresiyse orasıdır eviniz. Sizin eviniz orasıdır, yani birey olarak
sizin, kendinizin. Kurduğunuz ailenizle, hayat arkadaşınızla ve çocuklarınızla
veya aile bağı kurduğunuz dostlarınızla yaşadığınız evinizden bahsetmiyorum.
Kendi bireysel evinizden söz ediyorum. İşte o ev, şehirdir. Üç yaşındayken
üzerine ilk kez çöktüğünüz kaldırım taşıdır eviniz. Hatırladığınız ilk bakkal
dükkânıdır. İlk parktır, ilk otobüs durağıdır...
Ama biraz da hava cıva bu laflar, onu söyleyeyim. Yani en
azından bizim millet için. Daha somut gerçeklere dönelim isterseniz, bu kadar
yeter.
Hava cıva diyorum, çünkü bizde şehir dediğimiz şey,
Kavafis’in anlattığı duyarlılıkta bir anlam taşımaz. Çünkü biz aslında şehirli
-yani yerleşik- bir toplum değiliz. Biz nomadız, konargöçeriz.
Bizde yeni tanışan iki insanın birbirine sorduğu ilk soru
“Memleket nere” olur. Çünkü kimse aslında oralı değildir. Herkes bir yerlerden
oraya gelmiştir. Orada doğmuş olsa bile oralı değildir, babası nereliyse oralı
kabul eder kendisini. Babası da aslında doğduğu yerli değildir. Kütük diye bir
şey var ya, kütük, işte oralıdır herkes. Kadın evlendiğinde kütüğü kocasının
kütüğüne taşınır. Erkek evlendiğinde kütüğü değişmez. Kütük... O kütüğün nerede
olduğunu da aslında kimse bilmez. Özetin özeti, “Anadolu bin yıllık Türk yurdu”
der geçeriz.
Peki, Kavafis’in “Bu şehir peşini bırakmayacak, aynı
sokaklarda dolaşacaksın, aynı mahallede yaşlanacaksın” dediği şey, her neyse o,
kimin için geçerli? “Oralı” olan için. Kendini oralı hisseden için geçerli bu
durum. Peki siz “oralı” mısınız? Şu an her nerede yaşıyorsanız, işte oralı
mısınız? “Orada mı doğdunuz, yıllardır orada mı yaşıyorsunuz” demiyorum.
“Oralı” mısınız diyorum? Yani kendinizi “oralı” hissediyor musunuz? İstanbullu,
İzmirli, Konyalı, Zonguldaklı, Burdurlu, her neresiyse... Oralıyım diyor ve
bunu derinden hissediyor musunuz? Nereye giderseniz gidin, orası peşinizden
gelecek mi? Nerede yaşarsanız yaşayın, içinizde bir yerlerde oranın sokaklarında
dolaşacak mısınız? Hayat sizi nereye savurursa savursun, o mahallede -biliyorsunuz
o mahalleyi- işte o mahallede mi yaşlanacaksınız? Oralı olmak böyle bir şey.
Kavafis’in şehir dediği şey de bu. O yüzden bizim memleket için hava cıva
diyorum bu laflar.
Kimilerinizin kafasını ütülediğimin farkındayım, ama bunu
yapmak zorundayım. Çünkü mevzuyu yerel seçimlere getireceğim ve konuyu epeyce
de uzatacağım. Çünkü bir demokraside en önemli şey, mahalli idareler
seçimleridir, yani yerel seçimlerdir. Çünkü demokrasi “yerel” bir yönetimdir.
Merkezi otoritenin yerel otoriteden daha etkili olduğu bir düzene demokrasi
denemez. O yüzden yerel seçim, genel seçimden çok daha önemlidir.
Hücre kanser olursa vücut kanser olur ya, demokrasi de
böyle. Ailede demokrasi olmazsa, toplumda da demokrasi olmaz. Yerel, lokal
diyorum ya, işte bunu söylemeye çalışıyorum. Toplumun en küçük ünitesinde yaşanmayan
bir fenomeni, toplumun geneli için geçerli bir fenomen haline getirmek mümkün
değil.
O halde şimdi başka, ikinci bir şey soruyorum; sizin
ailenizde, ailem dediğiniz ünite her ne ise ve her kimlerden oluşuyorsa orada,
ailenizde, demokrasi var mı? Olduğunu düşünüyor musunuz?
Gazetecilik soru sormaktır. Ben de iki soru sordum bugün
size. Bir; her nerede yaşıyorsanız, gerçekten “oralı” mısınız, kendinizi
derinden “oralı” hissediyor musunuz? İki; ailem dediğiniz kişiler her kim ise,
orada demokrasi var mı?
Bu iki sorudan en az birine samimi olarak “evet”
diyenleriniz çoğunluktaysa, memleketin geleceğine ilişkin umut besleyebiliriz
diyorum.
Yerel seçimler mi? Partiler mi? Adaylar mı? İmamoğlu mu?
Yavaş mı? Tunç Soyer mi? Onlar işin detayı, onları da konuşacağız tabi. İsimler
teferruat, teferruata da geleceğiz. Siz bu iki soruyu düşünün teferruattan
önce...
“Her nerede yaşıyorsanız, kendinizi derinden “oralı”
hissediyor musunuz? Ailem dediğiniz yerde demokrasi var mı?”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.