24 Ağustos 2023

Ajanda Notları

Yerel Seçimler (2) | Çok oy kullandım, bir faydasını göremedim

 

Geçtiğimiz hafta Türkiye’nin geleceğine dair umut besleyip besleyemeyeceğimizi konuşmuştuk. Siz umut besleyebileceğimizi mi düşünüyorsunuz, yoksa besleyemeyeceğimizi mi, bunu bilmiyorum. Benim bu konuda ne düşündüğümün ise pek bir önemi yok. Çünkü kişisel bir şey ama her halükarda iş şuraya çıkıyor: Memlekete dair bir umudumuz yoksa niye gidip oy kullanalım ki diyorsunuz belki de. Veyahut “Çok oy kullandım, bir faydasını görmedim” diyorsunuzdur benim gibi. Sonuçta hepimizin, özellikle bu konuda kişisel bir fikri olması gerekiyor. Bir fikrimiz olsun ki ne yapacağımıza karar verebilelim.

Umudumuz yoksa bu konuşmayı burada kesebiliriz. Böyle de yapabilirim şahsen. Ama diyelim ki umudumuz var ve sandığa gidip oy kullanacağız. İşte o zaman ne yapacağız?

Mahalli idareler seçimleri söz konusu olduğunda, yani daha kolay söylenen adıyla yerel seçimler söz konusu olduğunda karşımıza çıkan belki de en önemli soru şu: Adayını beğenmesem de tuttuğum partiye mi oy vereceğim, yoksa tutmadığım bir partinin beğendiğim adayına mı?

Önce şu gerçekliği ortaya koymamız gerekiyor: Türkiye, merkezi otoritenin çok ama çok güçlü olduğu bir ülke. Tarih boyunca da böyleydi bu, şimdi de böyle. Merkezi otoritenin çok güçlü ve etkin olduğu ülkelerde iki şey oluyor: Birincisi, demokrasi olmuyor. Çünkü demokrasi merkezi değil, yerel bir yönetimdir. İkincisi, yerelde merkeze rağmen bir şey yapılamıyor. Çünkü yereldeki yönetim merkez ile çatışma halindeyse kazanan her zaman merkez oluyor. Çünkü asıl güç ve inisiyatif orada.

Yani, şunu mu diyorum? Merkezde kim iktidardaysa yerelde de o partinin adayına oy verelim. Hayır! Kesinlikle bunu demiyorum.

Peki şunu mu diyorum? Tuttuğumuz partinin adayını beğenmiyoruz, ama tutmadığımız diğer partinin adayı çok süper. Ona mı oy verelim? Hayır! Hayır! Kesinlikle bunu da demiyorum.

Ben, girişte ifade ettiğim gibi, “Çok oy kullandım, bir faydasını göremedim” diyenlerdenim. Gerçekten çok oy kullandım, bir yararı olmadı. Hiçbir yararı olmadı diyemem belki ama hali hazırda bulunduğum yaşam standardını kayda değer oranda etkileyecek bir faydası olmadı. Ama yine de gidip oy kullanacağım, siz de bence öyle yapın. Neden bunu söylüyorum ve kime oy vereceğiz o vakit?

Tabi ki de adayını beğenmeseniz bile tuttuğunuz partinin çıkardığı isme oy vereceksiniz seve seve. Bu bencesi. Neden bencesi ve nasıl bencesi?

Bakın Türkiye’de merkezi otorite çok güçlü ve hep de çok güçlü oldu diyoruz. Merkezi otorite ile bir sorununuz yoksa, istediğiniz partiye ve adaya oy verebilirsiniz. Ama merkezi otorite sizi kasıyorsa, o zaman sığınacağınız yer kendi lokaliniz oluyor, kendi yereliniz oluyor. Elbette sizin yaşam tarzınızı savunan partiye oy vereceksiniz, adayı kim olursa olsun. Şansınız varsa o parti gerçekten çok iyi belediyecilik yapacak birini aday gösterir.

İşte bu, ülkemizin zavallılığıdır. Yazık olmuşluğudur, yazık olmaktalığıdır. Karpuz gibi çatırdayıp ikiye bölünmüş bir toplum olduğumuz için aday isimleri ve parti isimleri önemini yitirdi. Bugün pek şirin memleketimizde yolsuzluğun bulaşmadığı, adam kayırmanın olmadığı, rüşvetin dönmediği, mezhepçiliğin ve etnik ayrımcılığın görülmediği bir belediye yok. Hangi partinin yönetiminde olursa olsun yok. Hangi parti işbaşında olursa olsun bu çürümüşlüğü az çok bütün yerel yönetimlerde görüyoruz. O yüzden isimler teferruat, o yüzden adayın kim olduğunun son tahlilde pek de bir önemi yok. Çünkü Türkiye felsefesini yitirdi. Ahlakını kaybetti. Geri kazanması ne pahasına olur - veya olabilir mi bilmiyorum. O yüzden hangi adaya oy verdiğinizin bir önemi yok diyorum. Gidin ve sizin yaşam tarzınıza en uygun düşen partinin adayına oy verin gitsin. Çünkü o da yolsuzluk yapacak. Belediyenin tesislerinde alkol tüketebileceksiniz belki, ama o kadar. Tek kazancınız bu olacak. Olsun. Madem kabullenmiş durumdasınız bu devranı, bari istediğiniz gibi takılın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

İklim Günlüğü

Karbon ayak izi nasıl aklanır? Elbette küresel iklim değişikliğinin birincil sebebi, yaklaşık iki yüz yıldır atmosfere saldığımız karbondiok...