Yerel Seçimler (2) | Çok oy kullandım, bir faydasını göremedim
Geçtiğimiz hafta Türkiye’nin geleceğine dair umut besleyip
besleyemeyeceğimizi konuşmuştuk. Siz umut besleyebileceğimizi mi
düşünüyorsunuz, yoksa besleyemeyeceğimizi mi, bunu bilmiyorum. Benim bu konuda ne
düşündüğümün ise pek bir önemi yok. Çünkü kişisel bir şey ama her halükarda iş şuraya
çıkıyor: Memlekete dair bir umudumuz yoksa niye gidip oy kullanalım ki
diyorsunuz belki de. Veyahut “Çok oy kullandım, bir faydasını görmedim”
diyorsunuzdur benim gibi. Sonuçta hepimizin, özellikle bu konuda kişisel bir
fikri olması gerekiyor. Bir fikrimiz olsun ki ne yapacağımıza karar
verebilelim.
Umudumuz yoksa bu konuşmayı burada kesebiliriz. Böyle de
yapabilirim şahsen. Ama diyelim ki umudumuz var ve sandığa gidip oy kullanacağız.
İşte o zaman ne yapacağız?
Mahalli idareler seçimleri söz konusu olduğunda, yani daha
kolay söylenen adıyla yerel seçimler söz konusu olduğunda karşımıza çıkan belki
de en önemli soru şu: Adayını beğenmesem de tuttuğum partiye mi oy vereceğim,
yoksa tutmadığım bir partinin beğendiğim adayına mı?
Önce şu gerçekliği ortaya koymamız gerekiyor: Türkiye,
merkezi otoritenin çok ama çok güçlü olduğu bir ülke. Tarih boyunca da böyleydi
bu, şimdi de böyle. Merkezi otoritenin çok güçlü ve etkin olduğu ülkelerde iki
şey oluyor: Birincisi, demokrasi olmuyor. Çünkü demokrasi merkezi değil, yerel
bir yönetimdir. İkincisi, yerelde merkeze rağmen bir şey yapılamıyor. Çünkü
yereldeki yönetim merkez ile çatışma halindeyse kazanan her zaman merkez
oluyor. Çünkü asıl güç ve inisiyatif orada.
Yani, şunu mu diyorum? Merkezde kim iktidardaysa yerelde de o
partinin adayına oy verelim. Hayır! Kesinlikle bunu demiyorum.
Peki şunu mu diyorum? Tuttuğumuz partinin adayını
beğenmiyoruz, ama tutmadığımız diğer partinin adayı çok süper. Ona mı oy
verelim? Hayır! Hayır! Kesinlikle bunu da demiyorum.
Ben, girişte ifade ettiğim gibi, “Çok oy kullandım, bir
faydasını göremedim” diyenlerdenim. Gerçekten çok oy kullandım, bir yararı olmadı.
Hiçbir yararı olmadı diyemem belki ama hali hazırda bulunduğum yaşam
standardını kayda değer oranda etkileyecek bir faydası olmadı. Ama yine de
gidip oy kullanacağım, siz de bence öyle yapın. Neden bunu söylüyorum ve kime
oy vereceğiz o vakit?
Tabi ki de adayını beğenmeseniz bile tuttuğunuz partinin çıkardığı
isme oy vereceksiniz seve seve. Bu bencesi. Neden bencesi ve nasıl bencesi?
Bakın Türkiye’de merkezi otorite çok güçlü ve hep de çok
güçlü oldu diyoruz. Merkezi otorite ile bir sorununuz yoksa, istediğiniz
partiye ve adaya oy verebilirsiniz. Ama merkezi otorite sizi kasıyorsa, o zaman
sığınacağınız yer kendi lokaliniz oluyor, kendi yereliniz oluyor. Elbette sizin
yaşam tarzınızı savunan partiye oy vereceksiniz, adayı kim olursa olsun.
Şansınız varsa o parti gerçekten çok iyi belediyecilik yapacak birini aday
gösterir.
İşte bu, ülkemizin zavallılığıdır. Yazık olmuşluğudur, yazık
olmaktalığıdır. Karpuz gibi çatırdayıp ikiye bölünmüş bir toplum olduğumuz için
aday isimleri ve parti isimleri önemini yitirdi. Bugün pek şirin memleketimizde
yolsuzluğun bulaşmadığı, adam kayırmanın olmadığı, rüşvetin dönmediği,
mezhepçiliğin ve etnik ayrımcılığın görülmediği bir belediye yok. Hangi
partinin yönetiminde olursa olsun yok. Hangi parti işbaşında olursa olsun bu
çürümüşlüğü az çok bütün yerel yönetimlerde görüyoruz. O yüzden isimler
teferruat, o yüzden adayın kim olduğunun son tahlilde pek de bir önemi yok.
Çünkü Türkiye felsefesini yitirdi. Ahlakını kaybetti. Geri kazanması ne
pahasına olur - veya olabilir mi bilmiyorum. O yüzden hangi adaya oy
verdiğinizin bir önemi yok diyorum. Gidin ve sizin yaşam tarzınıza en uygun
düşen partinin adayına oy verin gitsin. Çünkü o da yolsuzluk yapacak.
Belediyenin tesislerinde alkol tüketebileceksiniz belki, ama o kadar. Tek
kazancınız bu olacak. Olsun. Madem kabullenmiş durumdasınız bu devranı, bari
istediğiniz gibi takılın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.