30 Aralık 2020 Çarşamba
Çok tartışılır, çok söylenir; sanırım ilk tartışan ve
söyleyenlerden biri Attila İlhan’dır: Latin alfabesine geçiş, yeni kuşakların o
güne kadar var olan kültürel birikimimiz ile bağını kopardı. Belki yapılması
gereken şey, toplumun Latin harflerini kullanmaya başlamasına paralel olarak Arap
harfleriyle yazılı bulunan felsefe ve edebiyat eserlerinin de hemen yeni alfabeye
taşınması olmalıydı. Kitapların, gazete ve dergi koleksiyonlarının, bürokratik
arşivin, her şeyin. Bir kısım kitap yeni harflere aktarıldı, ama buzdağının
altı hala karanlık. Arap harflerini okumayı bilmeyen, 1928’den geriye
gidemiyor. Korkunç. Bir de üstelik öz Türkçeleşme diyerek sözlü ifade de dans
eden bir maymuna dönüştürülmek istendi ve bu da kısmen başarıldı. Sonuç:
Atatürk’ün gençliğe hitabesinden hiçbir şey anlamıyoruz. Dâhili ve harici
bedhahlar?
İşte bunun bir tür sosyokültürel ve siyasal paralelini
12 Eylül yaşattı topluma. 1961 anayasasının getirdiği özgürlük ortamı ve
siyasal hakların ne müthiş kazanımlar olduğunu, toplumun özgürlük ve siyasal demokrasiyi
bir zamanlar nasıl deneyimlediğini bilmiyor mevcut jenerasyon. Dolayısıyla bu
kavramlar insanların özlemi bile olamıyor.
12 Eylül’ün yaptığı en büyük kötülük, işte bu oldu.
İnsanlar çocuklarını apolitik yetiştirmeye başladılar.
Siyasal düşünce kişiye fiziki zararlar, topluma da ayrışma ve terörizasyon
getiren şeytani bir şey gibi algılanmaya başladı.
Sonuç: Bugün yaşananlardır. Ülkenin siyasi mirasının
kuşaklararası transferi sekteye uğramıştır. AKP’nin ideolojisi ne, CHP’ninki ne?
Bilen var mı? Neye karşıyız, neden yanayız? Üstelik niçin? Bilen? Sınıfsal tahlil?
Yeni dünyayı ve dijital devrimi analiz etmek?
Hatırlayan var mı ne olup
bittiğini?
Ah, .yeni karanlıklar bizi bekliyor
o zaman.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.