03 Mart 2024

Ajanda Notları

2024: Süper Seçim Yılı


2024 yılında dünyada 60'tan fazla ülkede ulusal seçimler yapılacak. Hani bilmem kaç yılda bir bütün gezegenler aynı hizaya gelir ya, onun gibi bir şey... Bütün bu seçimlerde yaklaşık 2 milyar seçmenin, yani dünya nüfusunun yaklaşık dörtte birinin sandık başına gitmesi bekleniyor. Yani bir başka deyişle, dünya yeni yönetimini belirliyor. Ve bu seçmenlerin oyları, sadece kendi ülkelerinin değil, dünyanın da kaderini belirleyecek nitelikte olacak. Nasıl mı? Amerika Birleşik Devletleri mesela... Trump’ın veya Biden’ın yeniden seçilmesinin sonuçları sadece Amerika’yı değil, dünyanın tamamını ilgilendiriyor. Dolayısıyla Amerikalı bir seçmenin oyu sadece kendi ülkesinin değil, dünyayı da etkileyecek niteliğe sahip. Peki Amerikalı seçmen işin bu boyutunu ne kadar umursuyor? Çoğunluğu hiç umursamıyor tabi ki.

2024’te seçim yaşayacak ülkeler arasında Amerika Birleşik Devletleri gibi, Meksika gibi, Hindistan gibi ve Endonezya gibi nüfusu oldukça yüksek ülkeler var. 60’tan fazla ülke...

İşte bu çok acayip seçim trafiği nedeniyle Statista, bu yılı “Süper Seçim Yılı” olarak nitelendirdi.

Ocak ayında ilk kritik seçim gerçekleşti. Çin’in mütemadi ablukası altındaki Tayvan’daki Cumhurbaşkanlığı seçimini Lai Ching-te kazandı. Uzun zamandır Tayvan başbakanı olan Lai’nin seçilmesi Batı için sıkıntı yaratmıyor, çünkü kendisi, bir önceki başkan Tsai Ing-wen gibi Çin karşıtı bir politika izliyor.

Yılsonuna doğru ise dünyanın tamamının yakından ilgilendiği Amerika Birleşik Devletleri başkanlık seçimleri yapılacak. Başlangıçta dediğimiz gibi, Amerika’nın seçim sadece Amerikalıları değil, bütün dünyayı ilgilendiriyor. Trump’ın seçilmesi pek çok kesim tarafından bir küresel güvenlik meselesi olarak algılanıyor. Zira Trump Bey, “NATO’ya borcunu ödemeyen ülkelere, Rusya’nın saldırmasını teşvik edeceğim” şeklinde, birçok açıklaması gibi oldukça saçma bir açıklama yaptı. Ortalıkta bir “Trump geri görüyor” algısı var, ama o kadar da kolay olmayacak bana sorarsanız. Zira Trump’ı önde gösteren anketler olduğu gibi Biden’ı önde gösteren anketler de mevcut. Tek mesele, Biden’ın dört yıl evvel “tek dönem için seçildim” demesine rağmen yeniden aday olması. Orada işler bizdeki gibi değil, siyasetçi olarak bir şey söylemişseniz, onu yapmanız bekleniyor. Yapmazsanız ciddi bir prestij kaybı yaşıyorsunuz. Bizim kültürümüze çok yabancı şeyler, ama orada durum böyle...

İşgal altındaki Ukrayna’da da seçimlerin zamanı geldi. İlginçtir ki işgal altında devlet başkanlığı seçimi yapılacak gibi görünüyor ülkede; zira Devlet Başkanı Zelenskiy, Rusya’nın işgalinden bu yana sıkıyönetim altında olan ülkesinde seçimlerin yapılmasının “kabul edilebilir” olduğunu söyledi. Durum belirsiz ama şimdilik bir erteleme kararı yok seçimlere ilişkin olarak Ukrayna’da.

Ayrıca bu yaz 27 Avrupa Birliği ülkesinin sakinleri de yeni bir Avrupa Parlamentosu oluşturmak üzere uluslar üstü bir seçim için sandık başına gidecek. Bunun yansıması önemli, zira Birlik çapında genel siyasi trendi de gösterecek AP seçimleri.

Hindistan ilginç bir vaka. Nisan-Mayıs aylarında Hindistan’da genel seçimler yapılacak. Hindistan söz konusu olduğunda öyle bir günde seçimi yapayım, bir günde sayayım, sonucu ertesi gün açıklayayım gibi bir durum söz konusu olamıyor. Zira Hindistan’da 900 milyon civarında seçmen var. Hindistan nasıl bir ülke biliyor musunuz, Müslüman “azınlık” 170 milyon kişi! Günde 1 doların altında bir gelirle geçinen insanların sayısı 600-700 milyon civarında (Daha ilginci, bu bilgiyi bana ilk kez bir röportajım sırasında Kemal Unakıtan vermişti). 900 milyon seçmenin oy kullanması ve bu oyların sayılması da haliyle birkaç aya yayılıyor. Hindistan’da bir sürpriz olmazsa 10 yıldır iktidarda olan Narendra Modi’nin liderliğindeki Hindistan Halk Partisi’nin seçimleri kazanması bekleniyor ki bu da kutuplaştırıcı sağ siyasetin devam etmesi demek olacak. Büyüme rakamlarında Çin’i geride bırakan ülkede liberal bir yönetim, aslında dünyanın geri kalanının işine geliyor ama dünyanın genelinde olduğu gibi Hindistan’da da milliyetçi ve korumacı akımlar yükselmeye devam ediyor.

Zaten liberal kesimleri ilgilendiren en önemli konu da bu. Kim bu liberal kesimler? Uluslararası ticaret yapan, uluslararası üretim yapan küresel ekonominin paydaşları, politik ve kültürel anlamda daha özgürlükçü kesimler. Sağın yükselişi, “önce can sonra canan” mantığıyla korumacı ekonomi politikalarını öncüleyecek. Çin’in “ben düzelene kadar dünya da büyümesin” diyerek sistemi kilitlemesi modelini, sağın kazandığı her ülke kendince uygulamaya çalışacak. Korkulan da bu. Neden korkulduğunu şöyle anlatmaya çalışayım; Amerika’nın 2023 yılındaki dış ticaret açığı 773 milyar dolar olarak gerçekleşti. İthalatı fazla, ihracatı az olan ABD evet, tam 773 milyar dolar dış ticaret açığı verdi. Türkiye 2023 yılında 255 milyar dolar ihracat yaptı. Amerika’nın ithalat rakamından ihracat rakamını çıkarırsanız 773 milyar dolar çıkıyor, böylesine dev bir ekonomiden söz ediyoruz. Ve dünya ekonomisini besleyen en önemli kaynak da işte Amerika’nın verdiği bu 773 milyar dolarlık dış ticaret açığı. Şimdi Trump kazanırsa ve “Vatandaş Amerikan malı kullan” deyip ithalatı kısarsa, ABD’ye mal satarak döviz kazanan ülkeler bu durumdan ciddi anlamda olumsuz etkilenecek. Bu şekilde korumacı tavra sahip sağ partiler ne kadar fazla ülkede seçim kazanırsa küresel ekonomi de o kadar de-globalize olacak. Durum bu.

Bir not daha: Statista’ya göre küresel çapta yapılacak onlarca seçimin büyük bir bölümünde yanlış bilgi ve dezenformasyon riski söz konusu. Bu durum, bu seneki Davos Dünya Ekonomik Forumu'nda da gündeme gelmişti ve Davos’ta dezenformasyon, 2024’ün en önemli riskleri arasında sayılmıştı.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

İklim Günlüğü

Karbon ayak izi nasıl aklanır? Elbette küresel iklim değişikliğinin birincil sebebi, yaklaşık iki yüz yıldır atmosfere saldığımız karbondiok...